BUDİZME ÖZENTİ TARİKATI

BUDİZME ÖZENME TARİKATIÖnce… Cemalnur SARGUT’un bir televizyon programında sarfettiği sözlerini noktasıyla virgülüyle burada kayda düşelim:

PUTA TAPMAK… (HÂŞÂ) ALLAHA TAPMAKMIŞ
”Çok zevkle geziyoruz, bir Hindu mabetine soktular beni. Hindu mabetinde filden kadının ayaklarını yıkıyorlar. Ama ben böyle bir şey görmedim Gülben hanım; böyle bir hürmet, böyle bir saygı, böyle bir edep. Sanki karşılarında Allah var, Allah’ı yıkıyorlar. -Heykel bu ama. Filden heykel. Şimdi orda baktığınız zaman onların taşa tapmaları mümkün mü? Hayır! Aslında onlar o taştaki hakikate, yani her yerden tecelli eden Allah’a tapıyorlar. Onun şekli o demek istiyorsunuz. Şekli o, fil kadın, o onda görmüş Allahı. Kimimiz çocuğumuzda görüyoruz Allah’ı, kimimiz eşimizde. Onların file taptığı kadar biz de birçok şeye tapıyoruz, birçok şeyi put ediniyoruz. Bunların hepsinde asıl taptığımızın Allah olduğunu idrak edersek zaten farklılıklar kalkıyor aradan.” (CEMALNUR SARGUT)
VİDEO KAYDI:
https://youtu.be/sslgMFnupgg

İKAZ VE İTİRAZIMIZ
Mal mülk eş çocuk sevgisi putperestlik değildir… Bunlara aşırı düşkün olan Müslümanlar, bu aşırı sevgileri nedeniyle aslâ putperestlik ile suçlanamaz. Bu meseleyi fazla açmayacağım. Sadece şu kadar söyleyeceğim… Helâl olan ve helâl yol ile kazanılan her değer, her şey ve sevgileri meşrûdur. Ancak bu değerler kişiyi isyâna ve inkâra sürüklüyorsa o zaman risklidir. Bu meşrûiyeti çirkin göstermek, putperestlik göstermek, gerçeği çarpıtarak, kendi çarpıklığını yâni BUDİZM ÖZENTİSİNİ örtbas etmek çabasıdır.

GÖK BONCUK
Bu hanımefendi Budist felsefeyi, İslâmî ve tasavvufî görünen sahte kelimelerle her sohbetinde, ballandıra ballandıra anlatıyor. Kendinden geçiyor. Transa giriyor. Onun bu sapkın sufizmine hayran kalan.. ‘özellikle hanımlar’… onun anlattıklarında ‘gök boncuk’ arıyorlar.

SARGUTA CEVAP (ÖZET ALINTI)
Onlar taşa tapmıyor, putta Allahı görmüşler” demek bütün peygamberlerin şirk ile mücadelesini yok saymaktır. Mekkeli müşrikler de taşa tapmıyordu, putları aracı edinerek Allah’a yaklaşmaya çalışıyorlardı ama direkt Allah’a bağlanmadıkları için müşrik oldular. ‘’Bilin ki halis din Allah içindir. Onun aşağısından evliya (dost, put, ekol, felsefe) edinen kimseler: ”Bizi Allah’a biraz daha yaklaştırsınlar diye onlara tapıyoruz.” (derler) Şüphesiz Allah ihtilaf ettikleri konuda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah yalancı ve nankör kişiyi hidayete erdirmez. [39/Zumer Suresi 3] Eğer Hindular filden kadın putuna (eski dönemde yaşamış Ganeşa isimli bir insana) tapınca müşrik olmuyor ise Mekkeli müşrikler de eskiden yaşamış olan insanların Lat, menat, uzza, hubel gibi putlarına tapınca müşrik olmamıştır haşa. Hâlbuki bütün peygamberler insanları bu putlardan kurtarıp sadece Allah’a bağlanmaya davet etmiştir. Hatta güzel örnek (60:4) olarak tanıtılan İbrahim aleyhisselam baltayla putları kırmıştır.
ALINTI KAYNAĞI: bumudin.blogspot.com/2017/09/cemalnur-sarguta-reddiye.html

ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK
Hanımefendi… Medyada yapılan bu tür eleştirilere, Kur’an âyetlerine keyfî yorumlar yükleyerek karşılık veriyor. Yetmiyor Hadis-i Şerifleri, İbni Arabî’nin derin hikmetini ve Mevlânâ’nın aşk sözlerini çarpıtarak âlet ediyor. Özentisini savunacağım derken iyice şirke batıyor.

ZÜMER SÛRESİ 3. ÂYETİN UYARISI

لَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ

E lâ lillâhid dînul hâlisu vellezînettehazû min dûnihî evliyâ, mâ na’buduhum illâ li yukarribûnâ ilallâhi zulfâ, innallâhe yahkumu beynehum fî mâ hum fîhi yahtelifûne innallâhe lâ yehdî men huve kâzibun keffâr.

“İyi bil ki, halis din ancak Allah´ındır. O´ndan başka birtakım dostlar tutanlar da şöyle demektedirler: «Biz onlara sadece bizi Allah´a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.» Şüphe yok ki Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.” ZÜMER/3

ESBAB-I NÜZUL (ÂYETİN İNİŞ SEBEBİ)
Bu âyet-i kerimenin Amir, Kinâne ve Selime oğulları kabileleri hakkında nazil olduğu kabul edilmektedir. Onlar, putlara tapar, “Melekler Allah’ın kızlarıdır, biz onlara, bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye tapınıyoruz.” derlerdi. Kureyş müşriklerinin, putları için söyledikleri bu sözleri (inancı), onlardan önceki bazı müşrikler meleklere ve temsilî melek putları için söylemişlerdir. Aynı şekilde, Hıristiyan müşrikliği Meryemoğlu İsa’nın bedeninin ruhunun ve sözlerinin Allah’ın cisimleşmesi olduğuna ve İsâ şeklindeki putların aslında Allah olduğuna inanmakta ve onlardan bir şeyler ummaktadırlar. Tıpkı Hıristiyanların İsâ’yı putlaştırması ve Allah’ın oğlu ilân etmesi gibi Yahudi müşrikliği de Üzeyir’i Allah’ın oğlu kabul etmişlerdir. Ancak Yahudilikte puta tapınmak olmadığı için Üzeyir’in putunu yapmamışlar fakat bedeninin ve ruhunun ve sözlerinin Allah’ın yansıması ve tecelliyatı olduğuna inanmışlardır.

BUDİZM ÖZENTİSİ MÜSLÜMAN MÜŞRİKLİĞİNE DÖNÜŞMEKTEDİR
Cahiliyye Arap müşrikliğinden Amir, Kinâne ve Selime oğulları kabilelerinin melek ve eski “ermişler”in putlarında Allah’ı görerek şirke düşmeleri gibi…

Yahudi ve Hristiyanların Üzeyir ve İsâ’da Allah’ı “ete kemiğe ruha ve söze bürümesi, Üzeyir ve İsâ diye görmesi” gibi…

“YOGA MEDİTASYON VE BUDİZM” putperestliği ve felsefesi; SARGUT SOHBETLERİ ve BENZERİ KİŞİLERİN SOHBET ETKİNLİKLERİ, SPOR, ARINMA, BİLİNÇALTI TEMİZLİĞİ ve YAŞAMA SANATI adı altında yüzbinlerce Müslümanı “ŞİRK-İ HAFΔye (hissedilemeyen müşrikliğe ve şirki hak zannetmeye) sürüklemektedir.

YOGA MEDİTASYON VE BUDİZM ÖZENTİSİ yaşayan Müslümanların bu yeni EKOL’üne… bir başka deyişle; akımına, mezhebine, yoluna, tarikatına bir isim vermek gerekirse…

Kısaca… “BUDİZME ÖZENTİ TARİKATI” diyebiliriz.

SON SÖZ… KUR’AN DİYOR Kİ

وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ أَفَإِنْ مَاتَ أَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ وَمَنْ يَنْقَلِبْ عَلَى عَقِبَيْهِ فَلَنْ يَضُرَّ اللَّهَ شَيْئًا وَسَيَجْزِي اللَّهُ الشَّاكِرِينَ

“Ve mâ muhammedun illâ resûlun kad halet min kablihir rusûlu e fein mâte ev kutilenkalebtum alâ a’kâbikum, ve men yenkalib alâ akıbeyhi fe len yadurrallâhe şey’en ve se yeczîllâhuş şâkirîn.”

“Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye eski dininize mi döneceksiniz? Kim böyle geri dönerse, Allah´a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.” ÂLİ İMRAN/144

SON SÖZ… ALLAH RASULÜ DİYOR Kİ

مَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ…“Men teşebbehe bi-kavmin fe-hüve minhüm.”
“Kim bir topluma benzerse, o da onlardandır.” (Ebû Dâvûd, “Libâs”, 5; hadis no. 4031)

ÖZENTİ ÜZERİNE BİR YAZI (ÖZET ALINTI)

Yazımıza medyadan yaptığımız güzel bir kısmî alıntı ile son verelim;

Kendisini başkalarına benzetmeye çalışanlar, İbn-i Haldun’un; «mağlûplar galipleri taklit eder» sözünü teyit edercesine, kendilerini yeterli görmemekte, eksik ve kusurlu olduklarını kabul etmekte, kendilerinde bulunan bu eksikliklerin, benzemeye çalıştıklarında kâmil mânâda bulunduğunu kabul etmekte, dolayısıyla onlara benzerlerse tüm eksikliklerini tamamlayacaklarını ve kemâle ereceklerini düşünmektedirler.

Bu mevzuda Abdullah İbn-i Mes‘ud -radıyallâhu anh-’ın;

Kalpler kalplere benzemeden kıyafetler birbirine benzemez.” sözü bizleri ciddî mânâda düşündürmelidir.

Bizlerin de bu taklit hastalığına yakalanacağını asırlar öncesinden haber veren Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

Sizden öncekilerin yoluna adım adım, karış karış tâbî olacaksınız. Hattâ bir kertenkele deliğine girseler siz de gireceksiniz…” (İbn-i Mâce, Fiten, 3994) buyurarak bu hususta daha dikkatli davranmamız için önümüze bir ölçü koymuştur.

İnsan bir şeyi taklit ediyorsa; o şeyi sevdiği, değer verdiği ve takdir ettiği için bunu yapmaktadır. Bu taklidin sonu; sadece şekilde değil, inançta da başkalarını taklit etmeye varacaktır.

Kim bir topluluğun karartısını (zulmetini) çoğaltırsa o da onlardandır. Ve kim bir kavmin amelinden râzı olursa onların amellerinde ortaktır.” (İbn-i Kesîr, 27/308) Nebevî îkazı bunu açıklamaktadır. Bu îkazdan sonra, başkalarına benzememek ve kimlerin kalabalığını çoğalttığımıza dikkat etmek zorundayız.

«Peki, kime benzeyelim?» diyenlere cevap olarak;

Kim Allâh’a ve Rasûle itaat ederse işte onlar; Allâh’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîklar, şehidler ve sâlih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” (en-Nisâ, 69) âyeti yeterli olacaktır.

Ne demişti merhum Aliya İzzetbegoviç:

Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir!

Rabbimiz bizleri sevdiği ve istikamet üzere kıldıklarına benzetsin ve onların yolundan, izinden ayırmasın. ALINTI KAYNAĞI: yuzaki.com/2020/01/kim-bir-toplulugun-karartisini-cogaltirsa/

Kemal GÖKDOĞAN
Emekli Öğ.Kd.Alb.
Türk İslâm Düşünce Tarihi Öğretmeni
kemalgokdogan@gmail.com